‘Eğitim şart!’ gibi herkesin bildiği bir slogan oluşturacak kadar önemli olan okul ve eğitim sisteminin aslında eğitimi değil, disiplini hedeflendiğini duymak çoğu insan için şaşırtıcı olacaktır. Okulu kim buldu sorusunun yanıtı, aslında amacı fabrikalarda çalışması için disiplinli işçiler yetiştirmek olan bir insanı işaret ediyor.
Kreş, anaokulu, ilkokul, ortaokul, lise, üniversite hatta yüksek lisans, doktora derken eğitim hayatı sonu gelmez bir yolculuğa dönüşüyor. Peki, neden? Elbette eğitim için değil mi? Okulu kim buldu da yalnızca belirli bir yerde toplanarak bir şeyler öğrenebileceğimize karar verdi? Okulu kim buldu sorusunun yanıtı bu noktada biraz rahatsız edici olabilir çünkü okulların kuruluş amacı eğitim değil, disiplin vermekti.
Genel olarak düşündüğümüz zaman modern eğitim sisteminin öğrencilere eğitim vermeyi değil, aslında belirli kurallar çerçevesinde disiplinli davranışlar sergilemeyi öğrettiğini görebiliriz. Peki, bu iyi bir şey mi? Günümüz dünyasında gerçekten okulda her şeyi öğretiyorlar mı? Medium internet sitesinde William Treseder tarafından kaleme alınan makale üzerinden okulu kim buldu sorusunu yanıtlayalım ve modern eğitim sistemine yakından bakalım.
Modern sistem öncesi eğitim nasıldı?
Günümüz modern eğitim sisteminin 1830’lu yıllarda Amerika Birleşik Devletleri’nde Horace Mann isimli bir eğitimci tarafından kurulduğundan bahsedeceğiz. Ancak modern sistem öncesi eğitimin ne olduğunu da bilmemiz gerekiyor. Bildiğimiz okul sistemi öncesinde ABD gibi büyük ülkelerde bile halkın çoğunluğunu tarım toplumu yani tarlalarda ve bahçelerde toprak işinde, beden gücüyle çalışan insanlar oluşturuyordu.
Tarım toplumunda eğitim oldukça kısa, en fazla birkaç yıl sürüyordu. Bu eğitim sürecinde çocuklara yalnızca kendi toplumları içinde gerekli olan temel bilgiler öğretiliyordu. Okuma – yazma, temel matematik, toplum kuralları ve dini bilgiler; modern sistem öncesi okullarda öğretilen temel bilgiler arasındaydı.
Elbette, bu kadar bilgi kimse için yeterli gelmiyordu ve halkın genel olarak yalnızca %1’i gerçek anlamda okuma – yazma biliyordu. Ancak kimsenin de daha fazla okul eğitimine ihtiyacı yoktu. Eğer öğretilenden fazlasını öğrenmek istiyorsanız bir din merkezine gidebilir, bir yerlerden kitap bulabilir ya da çantanızı sırtınıza alıp toplumunuzun dışına çıkmaya cesaret edebilirdiniz. Bu durum, iş hayatı için gerekli işçi sınıfını doğuramazdı.
Sanayileşme ile birlikte doğan okul ihtiyacı:
19. yüzyılın başlarında dünyanın neredeyse her yerinde sanayileşme hız kazandı. Bununla birlikte çalışanlar artık eski tarım toplumundaki gibi çalışmıyor, işverenin istediği saatlerde çalışıyorlardı. Elbette tarım toplumunu bir işçi sınıfına dönüştürmek zor oldu. Çünkü güneş doğunca kalkıp tarlasında çalışan ve işi bitince evine dönebilen bir insanı zorla, neredeyse tüm gün karanlık bir fabrikada çalıştırmak kolay değildir.
İşçi sınıfını disiplinize etmek gerekiyordu ve bunu da ancak modern eğitim sistemi yani okullar sağlayacaktı. Horace Mann isimli bir eğitimci, zaten iç savaş sonrası karman çorman olmuş ABD’de bir okul sistemi başlattı. Okul sistemi ailelerin de işine geliyordu çünkü evin büyükleri gün içinde fabrikaydı ve birinin çocuğa bakması gerekiyordu. Bu noktada okullar hayat kurtaran kurumlar haline geldiler.
Modern eğitim sisteminde çocuklar, okulla birlikte sunulan bir otorite saygı duymak ve onun her istediğini yapmak zorundaydılar. Onların istediği saatte kalkmalı, onların istediği saatte okulda olmalı, onların istediklerini okumalı, onların istediği ödevleri yapmalı hatta onların istediği saatte uyumalıydılar. Okul otoritesine boyun eğen bir çocuk büyüyüp bir işçi olduğu zaman işverenin de otoritesine boyun eğerdi.
Modern eğitim sistemi neyi amaçlıyor(du)?
Neredeyse 200 yıldır ‘başarıyla’ işleyen eğitim sisteminin dünya çocuklarına neler öğrettiğine yakından bakalım. Dersler 45 – 50 – 60 dakikadır ve teneffüsler buna oranla oldukça kısadır. Zihninizin, ruhunuzun ya da bedeninizin bir işi yapmaya hazır olmasını kimse beklemez. Otorite tarafından belirlenmiş ders ve mesai saatlerine uymalısınız. Onlar izin vermeden tuvalete dahi gidemezsiniz.
Size verilen ödevi ya da projeyi yapmak zorundasınız. Bunu saçma buluyor olmanız sizin kötü bir öğrenci ya da kötü bir çalışan olduğunuzu gösterir. Bir ödevi ya da projeyi tamamlarken sizin bu süreçte ne öğrendiğiniz önemli değildir. Önemli olan son teslim tarihidir. Bu nedenle bugün bile bir yetişkin her işini son dakika, aceleyle halleder. İnsanları sürece değil, teslim tarihine odaklı hale getirirler.
Notlar, puanlar, sıralamalar, ödüller, ikramiyeler için yaşarız. En yüksek notu almak için koşullandırılan bir çocuk, hayatı boyunca başarının yalnızca otorite tarafından verilen en yüksek ödül olduğuna inanır. Aynı çocuk belirlenmiş saatler dışında koşup, oynayamaz. Saatlerce otoritenin onu yerleştirdiği sırada oturmak zorundadır. Bugün bile herkes 10 bin adım atmanın hayati öneminden bahsediyor ancak çocuklar dahil tüm insanlar saatler boyunca oturmak zorunda bırakılıyor.
William Treseder tarafından anlatılan, modern eğitim sisteminin amaçlarını kısaca özetlemek gerekirse; okullar otoriteye saygı duymayı öğretir, okullar dakikliği öğretir, okullar ölçme sistemine odaklanır, okullar temel okuryazarlığa ve temel matematik bilgisine odaklanır. Aslında modern eğitim sistemi çocukları yalnızca disiplinize eder, eğitim ise bu sistemin yalnızca sınırlı bir bölümüdür.
Okulu kim buldu? Hakkını verip unutabilirsiniz!
Okulu kim buldu? Horace Mann. Tamam, şimdi bu bilgiyi unutun. Bu bilgi ile ne yapacaksınız? Yıllarca okullarda da daha sonra unutacağınız, yalnızca otoriteyi memnun etmek ve sınavlarda yüksek not almak için ezberlediğiniz bilgiler öğretildi. Popüler tarihçi Emrah Safa Gürkan’ın dediği gibi, öğrenmeyi öğrenin.
Başarılı okul, öğrencisine öğrenme sistemini öğreten okuldur. Doğru bilgiye nasıl ulaşacağınızı ve bu bilgiyi zihninizde nasıl işleyeceğinizi öğrenmelisiniz. Aslında modern eğitim sistemi bunu öğretmeli. Horace Mann tarafından geliştirilen okul sisteminin son yıllarda artık çalışmadığının en büyük kanıtı, bugün dünyayı değiştiren dahi isimlerin pek çoğunun otorite tarafından başarılı olarak kabul edilen okullardan birinden mezun olmamasıdır. Bu kişiler okulda aldıkları eğitimin yanına kendilerine kattıkları sayesinde bulundukları konuma geldiler.
Belki okulun otoriter sistemini şu an için değiştiremezsiniz ancak okulun size öğrettikleriyle bugüne gelmiş bir yetişkin olarak kendinizi değiştirebilir ve iş dünyasını en azından bu otoriter yapıdan kurtarabilirsiniz. Yalnızca iki saat olması planlandığı için verimsiz bir toplantıyı iki saat boyunca sürdürmeyin, insanların bireysel fikirlerini sorun ve onları düşünmeye sevk edin, başkalarından ilham alın ve başkalarına ilham verin, sürüye değil bireye odaklanın ve saatlerce oturmayın artık, biraz yürüyüş herkese iyi gelecektir.
Okulu kim buldu, modern eğitim sistemi neyi amaçlıyor gibi soruları Medium internet sitesinde William Treseder tarafından kaleme alınan bir makale üzerinden değerlendirdik. Okul elbette önemli ancak daha önemli olan, bireylerin kendi becerileri doğrultusunda kendilerini geliştirerek hayatlarını olabilecek en güzel şekilde yaşamalarıdır.